bugün

entry'ler (13)

imaj hiçbir şeydir susuzluk her şey

https://youtu.be/nsrKtEOdMd4?t=45m33s

özcan deniz ve sıla lı coca cola reklamı

Bir zaman sonra Tarkan'ın dondurma reklamı gibi iğrenç ötesi gelecek bir reklam. Gerçi şu an da iğrenç ötesi ama ileride nasıl lanetler okuyacaksınız düşünün artık. iğrençsiniz lan, reklam dediğin sanat kokar be.

https://www.youtube.com/watch?v=KxYjAyeu3fk

pozitif enerjiyle köfte yapmak

Geçenlerde buzlukta 1 aydır duran, arkadaşın memleketten getirdiği kıyma vardı. Dedim niye yemiyorsunuz bunu. Bana kokusu hoş gelmedi dedi. Buzluktan aşağı aldım çözünsün diye. Elim ermedi 3 gün geçti. Sonra bi akşam eve giderken ne yapsam diye düşünürken evde bayat ekmek var nasıl olsa, köfte yaparım diye yoğurt aldım gittim. Baktım evde kimse yok. Mutfağa girdim bayat ekmeği bile yemişler. Hayallerim suya düştü. Civarda bakkal yok zaten donu dumanı giymişim kar kış köfte harcı almaya da çıkamam. Dedim unla soğanla suyla falan olduğu kadar yaparım. Tüm rafları ara tara ne un var ne nişasta bi şey. Lan Allah belasını vermesin illa yapacam. Soğana el attım soydum rende arıyorum. Arkadaş evde iki rende vardı yok yok. in mi cin mi kim alıyor nereye gidiyor bu malzeme çıldıracağım. Dolapları tekmeliyorum, tezgahı yumrukluyorum. Daha yenilerde olumlu düşünme, pozitif enerji, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır falan bi şeyler okudum bilgiler taze sakin ol olum gülümse diyorum kendi kendime. Amerikan animasyon filmlerindeki gibi güftesiz bestesiz şarkı mırıldanıyorum "beeenn güzel bir köftee yapacağıııımmm, eksikleeer olsadaaa, olduğu kadarıyyyllaaaaa, köfteee yapacağıııımmm, çok mutluyuuuummm, la la la çok güzel bu dünyaaaaa, laayyy laayy sinirlenmeye değmeeeezzz lay lay" falan diye şirinlere bağlamış kendimi yumuşatıyorum saçma sapan şarkılarla. Aldım bıçağı ince ince doğradım soğanı, gözler yaş içinde. Hayat acıtmasa başka türlü her anlamda teessür veriyor. Elde ne var? Soğan, tuz, yumurta, baharat. Olsun lan diyorum. Buzdolabını açıyorum oda ne. Lan kıyma nerde. Çıldırcam lan nereye gitti bu pozitif enerji! Açlıktan titriyorum, açım lan aç! Buzluğu açıyorum kıyma taş gibi bakıyor bana. Dua et nimetsin. Ulan neden benim ev arkadaşlarım böyle. Artık Facebook’ta orda burda her yerde bilgi paylaşılıyor. Sakızın kuşlardan dolayı yerlere atılmaması gerektiğinden kaputun içinde hayvanların olma ihtimaline kadar. Ulan hiç mi duymadın okumadın çözülmüş ürün tekrar dondurucuya konmaz. Yapacağım ulan bu köfteyi. Allah'tan evde mikrodalga var. Poşeti titreyen ellerle açmaya çalışıyorum. Çözündüğü zaman yer yer katlanıp aralara(!) kaçmış poşet parçalarıyla mikrodalgaya veriyorum. 3 dk bekliyorum dışı yumuşak içi buz. Biraz daha tutuyorum, çıkarınca köpeğe versen yemez halde. Suyunu salmış, koku o biçim, renk tarifsiz. Aman Allah'ım. Güzel düşünüyorum. Müthiş bi şey bu. Gözümü kapatıp avuçluyorum, yoğurup hemen baharatı basıyorum kokusuna etki etsin diye. Yumurtayı kırıp soğanları boşaltıyorum, karıyorum. Bu köfte değil bildiğin soğanlı kıyma ya da kıymalı soğan. Olsun lan olacak bu köfte. O an aklıma normal fırın geliyor. Diyorum fırında yaparım hem sağlıklı(!) olur, dağılmaz. Tepsiyi çıkarıyorum en son evde fırın olduğunu keşfeden biri ne yaptıysa onun artıklarıyla duruyor, leş. Telle ovalıyorum önce, yıkıyorum, sünger falan. Hayat ne güzel bee. Neyse, avucumda güya köfte şekillendiriyorum, hey yavrum hey, kimim ben, Oktay Usta mı? Löp löp koyuyorum tepsiye. Pişsin de ne olursa olsun artık, açım aç! Sürdüm fırına. Piştikçe o ilk an ki kıyma kokusu geri geliyor. Bi seviyeden sonra koku evrim geçirdi bozuk desem bozuk değil, yanık desem yanık değil, köfte desem o hiç değil. Dedim olmuştur bu. Açtım baktım cıvık, değişik bi hali var. Dedim biraz daha pişsin bu suyunu çeksin. Bi süre sonra çıkardım. Yanmış ama pişmiş gibi bi hal. Görüntü desen köfteyi geç var mı muadil bi şekil kainatta tartışılır. Oturdum kokladım falan. Önce ucundan biraz ısırdım kediler gibi ittim, kaktım, baktım falan. Yenir ki bu! Yenir lan bi şey olmaz. Bi kase yoğurt koydum yanına garc gurc yarısını yedim. Ne ekmek ne bi şey. 2 saatlik mevzunun sonucu evde yalnız başına mideyi doldurmak maksatlı 10 dk. sürdü. Başardım lan. Pozitif enerji işe yaradı sanırım. iş, pozitif enerjiyle köfte yapmak falan derken yoruldum zaten. Başlarım böyle dünyaya fırsat bu fırsat lan evde kimse de yok, uyu gitsin dedim. Zehirlenirim, uykuda göçer giderim dedim attım kanepeye kendimi. Gece 1-2 gibi baktım üzerimde bi battaniye. Ahh be dedim. Hayat böyle güzeldi işte. Çocuklen güzeldi. Orda burda uyuyunca üzerine örtülen battaniyelerle, kucaklanıp yumuşacık yatağa götürülüp usulca konunca güzeldi. Buzluğa kıymayı koyan, üzerime battaniye seren ne düşünceli ev arkadaşım var benim ya hu? Yine sızdım, alarm kurmadık tabi. Sıçrayıp uyandım. işe geç kaldım lan! Hala ölmemişim işe gideceğim. Ötesi mi var? Akşam döndüm eve. Dedim kalan köfteyi yerim. Baktım köfte yok. Arkadaş kesin çöpe attı dedim. Açız yine iyi mi? Allah'tan dışarıdan bi arkadaş davet etti de o akşamı atlattım. Sabah yine iş yine akşam döndüm. Gözüme fırın takıldı. Açtım kapağı ne göreyim? 2 gün önceki köfteyi düşünceli ev arkadaşım sanki özel eldivenler takarak kriminal laboratuvarda deney yapar gibi usulca fırına sürmüş. Açım lan! Çıkardım, kokladım şöyle. Biraz daha kurumuş küçülmüş falan. Ucundan ısırdım. Yenir ki bu! Yenir lan bu dedim. Sildim süpürdüm. Şimdi yatacağım. Ama eminim ki yarın sabah alarmla uyanacağım. Ne sandınız ölmek kolay mı?

efexor xr

Ne olursa olsun ilaç kullanmayın! Bizim ergenler ne yapıyor; depresyondayııııııımmmm, ölüyoooooommmmm, ilaaaaaççç ilaç verin banaaaeeaaa... Sonra her fırsatta "antidepresan kullanıyorum ben ona göre hıııaammm, dikkat edin hımmm" Yeni dünyanın saç, kaş, ayakkabı, makyaj vs vs modasının ilaç versiyonu. Versace çantadan çıkarılan herkes görsün tavırlı ama aman kimse görmesin konseptli antidepresanı makyaj tazeliyor gibi yutuverme eylemi. "Ayyyy sen antidepresan mı kullannnıiiiyyosssuuğğğnnn." Yok cınım önemli bişey değil. (Aslında anlatmak için deliriyor) Bknz. instagram: antidepresan sübliminalli masa çanta fotoğrafları. Yav he he

general mobile discovery

Abi bak burda bazı yorumlar var sen de görmüşsündür. Adam demiş ki "androidden nefret ediyorum, hangi telefon olursa olsun elimi sürmem. Gider Nokia düz telefon kullanırım ya da iPhone" demiş. işte ben aynı mantıkta bi adamım. insanların parası yoktur eyvallah ayrı mesele. Parası olmayan adamın çeşitleri var. Mesele "parası olmayan adam" demek parası yok demek. Yani para yoksa bişey alamaz demek. Elinde 3310 vardır, çalışıyordur, kullanmaya devam eder. Bırak Discovery'i renkli ekran bile alamaz. Bir de "parası olmayan adam" vardır. 1600-2000 tl'ye iPhone alamaz ama 700-800 tl'ye bişeyler alabilir. işte 2. sınıf "parası olmayan adam" aslında iPhone'da alabilir. öyle "parası olmayan adam" olmaz. ya vardır ya yoktur kardeşim. uçak almıyoruz burda. Benim denklemim bu.

Sonuç olarak android'den nefret eden birisi olarak -ki istediğim bir telefonu (java işlemcili) alamadığım bir zaman salakça başka telefonlar kullanmak yerine bahsedilen gibi 6 aydan fazla süre bar stil en düz nokia kullandım- en kral telefonda çıksa elimi sürmem. Windows Mobile'a ise Allah düşürmesin, isterse dünyanın tüm markaları birleşip en kral telefonu yapsın içine Windows Mobile koyuyorsa dönüp bakmam bile.

ha iphone sevmeyen nefret eden varsa da saygı duyarım. başım gözüm üstüne...

ensonhaber com

asıl yaptığı şeyi gizlemek isteyen kişi, vitrin cümlesinde bunu hep yalanlar. "taraftar değil haberciyiz" diyen ensonhaber aslında "haberci değil taraftar" dır. Gerçek göt kılıdır. her kesime uygun düşmek için magazin yayınlar. doğrudan haberlerinde karı kız fotolarını vermesede verdiği fotolar ve haberler ahlakı bozmaya yetecektir. objektif başlık değil doğrudan fikrini ve düşüncesini yazar. iftira, hakaret, dalga geçip kişiyi küçük düşürme şeklinde ne varsa mübahtır. fikirci bey yazılarını yazan şahıs sitenin sahibidir. bu yazılarda da yalakalıktan taviz vermez. Sahibi serkan kalemciler yeni dönemde gazete haberciliğinin bittiğinin ve artık internet haberciliğinin var olduğunu savunarak piyasada tek olduklarını ve artık kimsenin kendilerini alt edemeyeceği düşüncesiyle rahat ve rehavette zirvededir. ama akıbetleri yakındır. çünkü haber değil yorum yaparsan gerçek haber yapanlar seni bir gün illa ki altedecektir. ve güvendiğin, gurur duyduğun manşet fotoşoplarından daha iyileri ile.

tuvalete girse bildirim yapacak insan

Toplu konutlarda oturup, okul ve ev arası, otobüs durağı da dahil olmak üzere her yerde ay em etleyen ergenimsi hareket. Hayır seyyah olsan, nadir yerlere gitsen anlarım be kardeşim...

ios

iPhone'u aldıran tek sebeptir. Candır. Sadeliktir, iCloud'dur, kafa dinlemektir.

Olayı en net ifade eden görseldir bence: http://www.elmadergisi.co...y-to-use-grap-800x442.png

parmak arasi terlikle araba kullanmak

Parmak arası terlikle araba kullanmak demek çoğu zaman ehliyetini bile yanına almamış, sigara paketi, telefon ve doğal olarak araba anahtarını elinde taşıyan şortlu adam tipi demektir ve bu durumda genellikle araçta terlik çıkarılıp topukla uzerine basılarak yalın ayak araç kullanılır. Yine de riskli şoför sınıfındadır.

iç mimar mısın dış mimar mı

Mimarların içmimarların işini yapıyor olması sebebi ile içmimarların yüreğine su serpen sorudur. Ama yinede bazı mallar karşınıza şöyle çıkabilir:

-Ne iş yapıyon olum?
-içmimarım ben
-Ha mühendissin yani
-?!?!?

iç mimar

Global ismi interior Designer olan ve aslında bu anlamda Türkçe karşılığı iç Mekan Tasarımcısı olan fakat Türkiye'de hangi akla hizmetse sıfatlaşmış isim olmasına rağmen iç ve Mimar kelimeleri ayrı yazılarak iç Mimar şeklinde tanımlanan meslek.
Aslında Mimarlığın ihtisaslaşmış bir dalı olup kendi içinde de sahne tasarımı, yat/gemi, TV-dekor vb. gibi diğer alt dalları da olan meslek.
ilk başta Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde var olmuş fakat daha sonra bazı üniversitelerde Mimarlık ve Tasarım fakülteleri bünyesine dahil edilmiş ve özel yetenekle öğrenci alırken bu fakülte etkeni nedeni ile sayısal alan ile öğrenci almaya başlamış meslek.
Bu mesleği icra eden kişilere bu bağlamda Sanatçı denilmesi gerekirken ve dekorasyon ile kesinlikle ilgisi yokken Dekoratör olarak alarak adlandırılan meslek.
imza yetkilerinin olmayışı, adının bile TDK tarafından ayrı yazılması, eline Elle Decor alan herkesin içmimar kesilmesi, Mimarların içmimarlık yapıyor olması, devletin bu bölümü açıp sanki böyle bir bölüm yokmuş gibi davranması kısaca her geçen gün içine edilen bir meslek olması sebebiyle artık bi halta yaramayan meslek.

apple

Heykel traşlık ve görsel tasarımın, teknolojide minimalist bir yaklaşımla sunulabilirliğin göstergesidir.

macintosh

iki windowsçu arasındaki konuşma:

-Flaş belleğimi veriyimde bana PC'ndeki şu resmi atsana.
-Virüs yok dimi bellekte?
-Valla benim PC'de temizletmiştim ama...
-Ya atiyim de çalışmalarım var şimdi sakata gelmeyelim, ben sana e-posta atiyim.
-Bişey olmaz senin virüs programından tarat, varsa bişey silersin.
-Öylede benim virüs programı adam gibi çalışmıyor.
-Hadi ya, neyse o zaman e-posta atarsın

3 gün sonra...

-Atmadın resmi?
-Hadi yaa, ben onu unuttum...

Yukarıdaki diyaloğun hiç yaşanmadığı alettir. 4gb belleğin 4gb virüs ile dolu olmasını sallamayan, mavi ekranın(windows blue screen) olmadığı işletim sistemi.